1. Dinin bir buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan: "Yarım okka et, onun elinde bir kurban kadar bereketli." -Y. Z. Ortaç. |
2. Müslümanlarda kurban bayramı: "Kurbanda geleceklermiş."
|
3. mec. Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse: "Hava kurbanları."
|
4. mec. Bir kazada veya felâkette ölen kimse: "Vardar, her sene Üsküp'ten beş on kurban alan bir nehirdi." -Y. K. Beyatlı. |
"Cinayetin kurbanı yirmi beş yaşlarında bir genç kızdır." -S. F. Abasıyanık. |
5. mec. Maddî ve manevî bakımdan felâkete sürüklenmiş veya insanî değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse: "Benim gibi nice kızlar beyaz kadın ticaretinin kurbanı olmuşlardır." -A. Gündüz. |